Son yıllarda jeopolitik gerginliklerin artması, dünya genelindeki uzmanlar arasında büyük kaygılara yol açtı. 350’den fazla uluslararası güvenlik uzmanı ve stratejisti, 2034 yılına kadar bir dünya savaşının patlak verme olasılığını gözler önüne seren korkutucu tahminlerde bulundu. Bu tahminler, pek çok ülkenin artan askeri harcamaları, jeopolitik çatışmalar ve kaynak kıtlığına bağlı olarak yükselen gerginliklerle ilişkilendiriliyor.
Uzmanların bu öngörülerini şekillendiren bazı ana faktörler arasında, büyük güçlerin arasındaki rekabetin giderek tırmanması dikkat çekiyor. Özellikle ABD-Çin ilişkileri, Rusya'nın Ukrayna üzerindeki etkisi ve Orta Doğu'daki sürekli huzursuzluklar, bu endişeli tahminlere zemin hazırlıyor. Örneğin, Asya-Pasifik bölgesindeki askeri varlığını artıran Çin, ABD'yi tehdit eden bir güç olarak görülüyor. Bu durum, iki ülke arasında bir sıcak çatışma çıkma riskini artırıyor.
Ayrıca, iklim değişikliği ve bunun sonucunda ortaya çıkan doğal kaynak kıtlıkları da uzmanların öngörülerini etkileyen önemli bir başka unsur. Suyun ve tarım arazilerinin azalması, ülkelerin birbirleriyle rekabet etmesine neden olabiliyor. Su krizinin yaşandığı bölgelerde, ülkeler arası çatışmaların artması hiç de sürpriz olmayacaktır. Dolayısıyla, önümüzdeki yıllarda iklim değişikliği ile ilişkili savaşların da gündeme gelmesi muhtemel görünüyor.
Uzmanlar, geçmişteki birçok çatışmayı inceleyerek, yeni bir dünya savaşının tetikleyici sebeplerini analiz ettiler. İki dünya savaşının sebeplerini inceleyen tarihi çalışmalar, mevcut jeopolitik durumla alarm verici benzerlikler taşıyor. Sanayi devriminin ardından yaşanan hızlı teknolojik gelişmeler, dünya güç dengelerini değiştirmiş ve bu durum, yeni çatışma alanları oluşturmuştur. Bugün de benzer bir durumla karşı karşıyayız; teknoloji çağında, yapay zeka ve siber savaş gibi yeni cephelerle birlikte, ülkeler arasındaki güç mücadelesi daha da karmaşık bir hale gelmektedir.
Buna ek olarak, internette yayılan yanlış bilgiler ve dezenformasyon, toplumları ve hükümetleri gerilim dolu bir ortamda, savaş ya da çatışma kararı almaya itebilir. Uzmanlar, yanlış bilgilendirilmenin sonucu olarak, haksız yere çıkarılan tepkilerin potansiyel çatışmaları alevlendirebileceği konusunda uyarıyorlar. Ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerin, sosyal medya üzerinden yayılan olumsuz eğilimlerle zedelenmesi, savaşın eşiğine gelinmesine neden olabilecek bir başka tehlike.
Dünya genelinde araştırmalar ve anketler, insanların savaş olasılığına yönelik algısının giderek arttığını gösteriyor. Özellikle genç nüfus arasında bu konuda bir bilinçlenme yaşanırken, insanlar barış ve güvenliğin ne denli kıymetli olduğunu daha çok kavramaya başlıyorlar. Özellikle sürdürülebilirlik, insan hakları ve uluslararası iş birlikleri konuları hakkında daha fazla diyalog ve eylem gerektiği de sıklıkla vurgulanıyor.
Tüm bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda, uzmanların sunduğu 10 yıl içinde bir dünya savaşının meydana gelme ihtimali, gelecek için derin endişeler oluşturuyor. Toplumların bu sonuçları dikkate alarak önlem alması, stratejilerini yeniden gözden geçirmesi ve barış için daha fazla çaba göstermesi gerektiği inkar edilemez. Her ne kadar korkutucu bir senaryo olsa da, bu uyarılar dikkate alınmazsa, tarih tekrar edebilir ve tekrar bir karanlığa sürüklenebiliriz.
Sonuç olarak, dünya savaşları gibi yıkıcı sonuçlara yol açacak senaryoları önlemek için, ülkelerin uluslararası iş birliğini artırması ve çözüm odaklı politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Bu noktada hem bireylerin hem de hükümetlerin üzerine düşen görevler bulunmaktadır. Gelecekte barış içinde bir arada yaşamak istiyorsak, savaşın değil, iş birliğinin ve dayanışmanın yükselmesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz.